19 Mayıs 2009 Salı

ÖZEL MÜLKİYET YALANI VE MODERN ÇAĞIN SONU

Özel Mülkiyet herkesin kolayca inandığı bir başka büyük yalandır. Genlerden gelen bencilliğimiz ve kendi soyumuzun devamı için miras yolu ile servetimizi çocuklara aktarmayı sevdiğimiz için, kapitalizm; ruhlarımızı okşayan ve
çok taraftar bulan modern dünyanın en güçlü ekonomik sistemdir. Oysa özel mülkiyet yalandan da öte bir hırsızlıktır. Zira teknolojisiz bir dünyada doğa, mükemmel bir ahenk içinde milyonlarca yıl, bin bir çeşitlilik ve zenginlik yaratmışken, endüstri devrimi ile oluşan modern sanayi toplumlarında, (eninde sonunda etropiyle yıkılacak) yollar, binalar ve paslanacak arabalara sahip olmak için doğanın dengesini bozup, türlerin soyunu tüketecek kadar çeşitli zehirler üretiyoruz. Bu, dünyanın içinde yaşayan diğer türler kadar bizi de tehdit ediyor. Fakat doğa, teknolojiyle kendisinden çalınanı geri alacak, bugünkü dünyayı da eski uygarlıklar gibi zamanla toprak altında bırakacaktır.

"Doğa teknolojinin tam karşıtıdır" diyerek ona dönme çağrısı yapan Harvard'lı matematik profesörü Theodore John Kaczynski'nin (nam'ı değer unabomber) eylemlerine son verme karşılığı ABD'nin büyük gazete ve dergilerinde yayınlattığı manifestosunda, teknolojik ilerleme büyük acılara neden olduğu için endüstriyel sistem yıkılmalıdır derken; sisteme entegre olmuş ve ona bir tehdit olması mümkün olmayan modern solculuğun temelinde, beceriksizliği yüzünden pastadan yeterince pay alamamış olmanın yarattığı aşağılık duygusu ve herkesin rahatça yapabildiği yalan söyleme, ufak tefek hırsızlıklar, trafik kurallarını çiğneme gibi ahlaksızlıkların kendi vicdanlarında yarattığı utanç ve öznefret hissi olduğunu söyler. "temiz toplum, dürüst siyaset" söylemi ile kendini gösteren bu "aşırı toplumsallaşma" duygusunun insanı topluma psikolojik bir tasma ile bağlayıp özgürlükten mahrum bıraktığını söyler. Montana'da teknolojiden (elektrik, su dahil) hiçbir iz bulunmayan kulübesinde kardeşinin ihbarı üzerine yakalandığında senede 300$ ile geçiniyor, bir eyaletten diğerine yürüyerek gidiyor üniversitedeki görevlerinden istifa ederek sistemin onun gibi yetenekli dahilere vaad ettiği "iyi bir hayat"ı reddediyordu. Ted'in bireysel savaşı da, sistemin zırhına bir sinek gibi çarpıp yok olacak, manifestosu kimsenin umrunda olmayacak ve aldığı ömür boyu hapis cezası ile demir parmaklıklar ardında ölene dek sessizce oturacaktı.. Son derece güçlü ve örgütlü otoritesiyle, devletler üstü bir güç olan sistem, rahatça kontrol edebildiği herkese açık muhalefet kanallarıyla, bireylerin elindeki son kurtuluş umudu ve enerjisini de yok edecekti.

Vahşi kapitalizm, "adalet mülkün temelidir" sözünü yazdığı bayrağında, mülk ve servet sahibi olmayı (dünyada mekan ahirette iman diyen dinlerin de desteğiyle) maddi ve manevi olarak kutsallaştırırken, servetin miras yolu ile devredilebilmesi, modern dünya tarafından bir "özgürlük ve hukuk zaferi" olarak benimsenerek, "özel mülkiyet", uğruna çalışılıp bir ömür verilecek kadar önemseniyordu.

Peki bu ne kadar doğru? Tüketim ve özel mülkiyet nedir? Neye, ne pahasına ve ne kadar sahibiz? Tüketim toplumu, bizi birşeylerimiz olduğu yanılsaması ile köleleştirirken, aslında sahip olduğumuz hiçbirşeyin mezarda çürüyüp gübre olan bedenimiz kadar doğaya faydası olmadığı gerçeğini farketmeyelim diye zihnimizi sürekli reklam bombardımanına tutuyor. Hiç ölmeyecekmişiz gibi "daha fazla satın almak için çalışarak" yaşıyoruz. En başarılılarımızın kendilerini dış dünyadan yalıtarak yalnızlığa mahkum eden, jiletli tellerle çevrili, güvenlikli sığınakları var. Hepimiz iyi veya kötü barınaklarımızda kişisel servetlerimizin yarattığı sahte güven ve mutluluk duygusuna sıkıca sarılarak yaşıyoruz. Özgür olduğumuzu sandığımız için tarihin en umutsuz köleleleriyiz. Spartaküs, DVD arşivimizdeki tarihi bir sinema filmi sadece.. Chaplin ise ancak çocuklara göre!!

Mal edinme ve birşeylere sahip olma hırsı, güzel günler yaşamak için bir hazırlık dönemi değil, arsız ve sınırsızca bir biriktirme çabası olarak kalıyor. Varlıklı olanlar dahi ömrünün sonbaharında bile hayatı keşfetmek, fotoğraf makinesini eline alıp dünya turuna çıkmak için çalışmayı bırakmaktansa; hastalanıp gücünü hepten yitirene kadar çalışıp, cimri ve ruhsuz zavallı ihtiyarlar olarak ömrünü yapayalnız ve sevgisiz tamamlıyor. Dışarıda gürül gürül akan bir dünya yeşil vadilerdeki nehirlerden bizi maceraya çağıran, çağlayan bir türkü tutturmuşken, neden doğaya izole ofislerde ömrümüzü tüketiyoruz? Modern dünyada endüstri devrimi ile insanoğlu, türünün köleleştirilmesinin en karmaşık ve kusursuz uygarlıklarını yarattı. Charles Chaplin'in 1936'da (yönetmen, oyuncu, besteci, yapımcı, senarist, vb. olarak) çektiği Modern Times (Modern Zamanlar) filmi bu konuyu işleyen harika bir sanat eseri ve sinema sanatının taçlandığı zirve noktası olarak defalarca izlenebilir.

Çok kazanan ve çok harcayan (Beckham Ailesi gibi) modern çağ kahramanlarımız var. Bu idollerin billboardlardaki resimleri, gerçekte bize de bir fırsat olduğu konusunda umudumuzu yitirmememiz ve sisteme küsmememiz için asılmış birer ışıklı uyarı panolarıdır. Diğer taraftan Michael Jackson'un tonla serveti içinde ölümsüzlük peşinde umutsuzca koşarken gömüldüğü pisliği ve içler acısı tükenişini ibretle görüyoruz. Hala yaşayan ölü adayları olarak bizler, seçme şansımızın olmadığı hayatlarımıza tüm gücümüzle asılırken ve şansımızın peşinde umutsuzca koştururken dünyanın hızla kirlenip tüketilmesine de ortak oluyoruz.

Gündüz Hoca'nın, "Gündelik Hayatta Totalitarizm - Cehenneme Övgü" kitabında dediği gibi; "Bırakın onlar oyunlarını oynasın, iktidarın en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır." Sistemi ciddiye alıp tüketim bağımlısı olduğumuz oranda onun bir parçası ve kölesi oluyoruz. Ferrari'sini satan bilgelerimiz bile, ermişlik sırlarını yazdığı ve çıkış yolu arayanlar için kurtuluş haritası dağıtan(bestseller) kitaplarından kazandıklarıyla ferrarilerini iki tane olarak geri alıyor, sistem oyunu kuralıyla oynayanları cazip ödüllerle mükafatlandırıyordu. Herkesin peşinde koştuğu gizli formül (the secret) bile "yeterince isteyince olur" diyerek bir başka kişisel gelişim kitabında özetleniyordu. Sistemin, vitrine koyduğu gösterişli ve cazibeli ürünlerle göz boyayan, şanslı azınlığın zenginlik ve mutlu yaşantısını her gün medyada gösterip de onlara (çok ufak bir olasılık da olsa) dahil olma imkanını özgürlük diye bize yutturan bu manyetik çekim alanı, herkesi yutan bir karadelikten başka birşey değildir. Sistemin bireysel vaatlerinin yanında, dünyaya kaybettirdiklerini kim görüyor ki?
Ölümsüzlük inancıyla kutsadığımız hayatlarımıza, üstün amaçlar ve tanrısal varoluşçu sebepler buluyor ve kendimiz için yaratıldığına inandığımız bu dünyada diğer türleri egolarımıza kurban ediyoruz. Su, hava ve toprak kalitesi her geçen gün düşüyor. Ormanlar azalıyor, denizlerin altı naylon poşet, üstü deniz anası ile kaplanıyor. Çöller ise her zaman yayılma eğiliminde. Çölün tekrar yeşertilmesi mümkün değil. Şu kısacık ömürlerimizde kaybettiklerimizi bir daha geri alamayacağımızı görüp de doğayı küstürmeyelim diye hiç özen gösteremiyoruz. Kendi evlerimizin bahçesindeki bir avuç yeşillik bize yetiyor da artıyor bile. Küresel ısınmayla türümüzün ne büyük bir tehdit altında olduğunu göremiyoruz.

İnsanlığın bencil genlerinin zaferi olan vahşi kapitalizm mavi gezegeni döndüğüne pişman ediyor.. "Bu dünya zaten yalan" dedirten, bencilliği tavana vurmuş genlerimizle, evrim sürecinde kendi dahil tüm canlılar için en tehlikeli tür olarak birincilik tahtımızda kibirle oturuyor ve bize karşı hiçbir silahı olmayan, adına da utanmadan "vahşi doğa" dediğimiz ortamda yaşıyan zavallı türlere acıyarak bakıyoruz.

Sistemin insanları uysallaştırma projesinde, efendisinin gözüne bakan itaatkar köpekler için, önüne atılacak birkaç kemik her zaman vardı. Fakat gelecekte makineler iş gücünün yerine geçerse, insan emeği artık gerekli olmayacağından, sistemi yöneten seçkinler, gereksiz yük olarak gördükleri kitleleri yok etme kararı bile alabilirler. Tüketim toplumunun uysal köleleri olarak sessizce bindiğimiz dalı kesmeye devam ediyoruz. Açgözlü bir şekilde tüketme ve daha fazla mala sahip olma tutkumuz, bizi giderek daha da umutsuz köleler olarak sisteme eklemliyor. Vahşi sistemin bir gün kendini de yok edecek kompleks dişlileri arasında sıkıştıkça sıkışıyoruz. Acımasız sistem makineleştikçe bir yandan daha çok işsiz üretirken, dğer yandan iş bulanlardan daha çok şey talep ediyor. Prestij ve güç peşinde koşan bireylerin iş bulabilmek için daha fazla (sistemin ihtiyaç duyduğu dallarda) eğitimli ve yetenekli olmasının yanında, daha güvenilir, daha sağlıklı ve itaatkar olması da gerekiyor.

Eski zaman köleleri gıda ve barınak karşılığı çalıştırılırken, bugün emeği ile çalışanların ücretleri bunları bile karşılamaya yetmediğinden kredi kartı türü borçlandırma mekanizmaları ile gelecekteki emeklerini bugünden harcamak zorunda bırakılıyor ve tefeci bankaların elinde (yüksek faizlerle) tutsak oluyorlar. Özetle tüm bu gelişmişlik ve modern zamanlar insanların hayatını kolaylaştıracağı yerde gittikçe güçleştiriyor. Şehir hayatının boğuntusunda, nefes alınabilecek en yakın yeşil alan bile ücretli piknik alanı.

İyi bir konut, sağlık, beslenme, eğitim, ulaşım, giyim, spor gibi imkanlar herkes için değil, sadece şanslı olanlar için.. Örnek olarak, 17 Mayıs 2009 tarihli bir gazete ilanı oldukça düşündürücüdür: SinpaşGYO'nun Kartal /Samandıra'da hayata geçirdiği Lagün (denizkulağı) Projesi'nde evler 501.900TL ile 2.315.250TL arasında satışa sunuluyor. İşsizliğin bomba olup patladığı bir dönemde bu ilan neyi gösteriyor? Asgari ücretli biriyseniz bu evlerden bir tane alabilmek için en az 75 en çok 350 yıl gelirinizi kuruşuna dokunmadan biriktirerek çalışmanız gerek. Ömrünüz yeterse alırsınız tabi!. Garibanlar "öteki" dünyada "altlarından ırmaklar akan cenneti" ve hurileri düşünedursun, şanslı olanlarımız için cennet, bu dünyada projesi çizilip satışa sunulmuş bir gerçektir. Bu dünyadaki haksızlıkların ve sömürünün bir irade sınavı olduğu yalanıyla kandırılıp tepkisizileştirilen halkın cehaleti ve bu ahlaksız sisteme tümgücüyle destek vermesi ne kadar düşündürücü..

Eskiden ölüler öteki dünyada ihtiyacı olur diye mezara yanlarında değerli eşyalarıyla gömülürmüş. Bugün de değişen pek birşey yok..

4 yorum:

  1. oldukça güzel tebrikler....

    YanıtlaSil
  2. "Zor bir durumda küçük bir işletme sahibi olarak binamı satın almak için kredi başvurusunda bulunduğumda, geleneksel bankalar bana yardım edemeyeceklerini söyledi. Bir kredi memuru olan Bay Benjamin yanıma oturdu, durumumu duydu ve bana karar verdi. Şans almaya değer. İşte 5 yıl sonra buradayız ve 7 yıl daha kredimi yeniledim. Binamı Bay Benjamin'in yardımı olmadan satın alamazdım ve bana bir şans verdikleri için sonsuza kadar onlara borçlu kalacağım kimse yapmazsa. "
    Herhangi bir finansal yardıma ihtiyacınız olursa aşağıdaki bilgiler için bir kredi memuru Bay Ben ile iletişime geçmenizi tavsiye ederim.Mr Ben Whats-App İletişim: + 1-989-394-3740 E-posta: 247officedept@gmail.com

    YanıtlaSil
  3. SEGA GENESIS - GAN-GAMING
    SEGA GENESIS. GENESIS-HANDS. Genesis goyangfc.com (JP-EU). https://sol.edu.kg/ NA. NA. NA. SEGA GENESIS-HANDS. NA. SEGA https://vannienailor4166blog.blogspot.com/ GENESIS. communitykhabar NA. GENESIS-HANDS. NA. https://septcasino.com/review/merit-casino/

    YanıtlaSil