9 Eylül 2009 Çarşamba

DinSEL vahşet

09.09.09 gününün ilk saatlerinde yağan çok şiddetli sağanak (İstanbul) İkitelli’de büyük bir taşkına neden oldu. Sel, günün ilk ışıkları ile işine gitmek isteyen insanları Basın Ekspress otoyolunda vurdu. Ayamama Deresi’nin taşması ile Otogöle dönen nehirde insanlar canını kurtarmak için otobüslerin üzerine çıkıp kurtarılmayı bekledi. Yüzme bilmeyenler azgın sularda sürüklenerek feci şekilde boğularak can verdi.



Pameks Tekstil Fabrikası'na servisle gelen 7 kadın işçi, korkuç bir şekilde cinayete kurban gitti. Eşya taşımak için üretilen kapalı kasa bir “servis” minibüsüyle işe giderken içeri dolan sel suyunda boğularak can verdiler. Penceresi olmayan kapalı bölümde olduklarından gelen felaketi göremezlerdi. Kurtulan şöför gözaltında. Bu ihmalin sorumlusu, vatandaşını kölelik koşullarında asgari ücretlere mahkum eden, emeğini satarak geçinen insanları köle olarak gören sistemdir. Ölenlerin hep işçi sınıfından olması elbete ki tesadüf değildir. Onlar işte veya cephede en kolay harcanan, bolca temin edilen, değeri düşük insan kaynağıdırlar:

Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi örnek verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı?...” (Nahl: 75)

Bir başka ayette yaradan, kendisine şirk (ortak) koşulmasından duyduğu rahatsızlığı yine efendi-köle örneği ile (şanslı kullarını etkilemek için) şöyle dile getiriyor:
"Allah size kendinizden bir misâl vermektedir. Size verdiğimiz rızıklarda, (sağ elinizle satın alıp sahip olduğunuz) kölelerinizin de eşit sûrette hak sahibi olmalarina râzi olur ve birbirinizi saydığinız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ki, bizzat yaptığımız işlerde bize ortaklar koşulmasına râzı olasınız?..." (Rûm: 28)

Bu ahlaksız ve adaletsiz sistemin en büyük destekçisi, doğasındaki yağmacı ve tehditkar yapıyla insanları terörize eden, beyin iğfal şebekesi din yalanı ve tüccarlarıdır.
Bilim ve doğaya aykırı olarak dere yatağına yapılan binalar, yollar, fabrikalar, ve tamamen batan, araçlar içinde, muhtemelen sahurun ardından yağmurun tınısı ile hoş bir uykuya dalan onüç şoföre mezar olan bir tır garajı..



Araçlardan, fabrikalardan sele kapılan mallar, müslümanlığı ile övünen bir ülkede, işte bir Ramazan gününde yağmalandı. Yağmalayanlar kimdi? Ateistler mi? Tabiki değil. Ana haber bülteninde gördüklerimiz son derece dehşet ve ibret verici gerçeklerdi. Bir adam (ki ben buna insan diyemem) selin getirdiği malları yağmalarken, kendise uzanan mikrofona “ORUÇ TUTMADIKLARI İÇİN BUNLAR OLUYOR!” diyordu. Muhtemelen selde canını veren zavallı bir insanın cüzdanını karıştırıp para, altın gibi değerli bişey ararken, kameraların kendisini çekmesini umursamıyor ve yaptığından hiç utanç duymuyordu. Öyle ya Allah, kafirleri cezalandırmış ve mallarını da ganimet olarak suyla ayaklarına kadar getirmişti. Yaptığı şey en doğal hakkıydı.
İşte İslam’ın hoşgörüsü, daha doğrusu linç ve öç kültürü. Müslüman ülkelerde halkın can güvenliği olmaz. Hiç olmadı.

Sakın ama sakın, kimse bunun o şahsın kişisel görüşü olduğunu, İslam’a mal edilemeyeceğini söylemesin. İslam’ın kaldırmayı amaçlamak bir yana kurumsallaştırdığı kölelik, yağma ve ganimet, o dönem sefil aşiretlerin geçim kaynağı idi. Hem İslam’ı yayma amacı ile yapılan cihat kavramının arkasındaki gerçek neden de yağma ve ganimet elde etmek değil miydi? Ganimetten kasıt burada savaş esiri olarak ele geçirilen köle erkek çocukları ile cariyelerdir, ki cariye, dişi köle demektir. Kuran, kölelik ve cariyelik haramdır demedi. Nasıl ki şarabı, faizi haram kılmış, köleliği de haram unsurlar arasına alabilirdi, öyle olsaydı biz de bugün helal olsun İslam'a derdik. maalesef diyemiyoruz.

Dişi kölelerin evli olsalar dahi müslümanlar tarafından eş olarak alınabilecekleri, veya para karşılığı başka erkeklere fuhuş amacıyla satılabilecekleri ayetlerle teminat altına alınmıştır:
"Cariyelerinizden iffetli kalmak isteyenler varsa/fuhuş yapmak istemiyorlarsa, o zaman onları dünya çıkarı için zinaya zorlamayın. Her kim ki onları zinaya zorlarsa, Allah bağışlayıcı ve merhametlidir." (Nur: 33)

Cariyelik ve kölelik kurumu, Kuran'da açık seçik dile getirilir, meşrudur.
Fakat, Kuran'da türban yoktur, çarşaf da yoktur.
"Muhammed hiçbirinizin babası değildir." (Ahzab: 40)
"Peygamberin eşleri müminlerin analarıdır." (Ahzab: 6)

Biz yine ölü soyguncusu akbabaya dönelim;
kameralar karşısında utanmadan bunu söyleyen, söylerken de akşam ana haber bülteninde onu gören gerçek insanların ekrandan yüzüne tüküreceğüni düşünemeyen bu asalak organizma unutmasın ki, “kutsal” Kabe de tarih boyunca sel baskınıyla defalarca yıkılmıştı. “7,4 yetmedi mi?” zihniyetiyle, insan hayatına değer verilen bir altyapı sistemi kurulması mümkün değildir. Yargılanıp hakettikleri cezaya çarptırılmak bir yana, sorumlular(belediye başkanları vs.) vicdan azabı bile duymaz. Suçu örtbas etmenin en harika yolu: "Takdir-i ilahi". Ortada bir cinayet var fakat suçlu katil değil, canını yitiren!. Zira bu dinci, gerici kafaya göre deprem, sel gibi doğal afet mağduru herkes günahkardır ve layığını bulmuştur. Allah canı istediğinde kimini öteki dünyayı bile beklemeden büyük bir kin ve nefretle helak etse de, gözde kullarına bu dünya “sınav salonu” olsa da, torpil geçerek zenginlik ve en güzel rızıkları gizli ve açık olarak yesinler diye bolca vermiştir.



Arap petro-dolarları, halkın kalkınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları yerine bu yalanın propagandasına harcanmaktadır. Örneğin H.Yahya’nın akıl ve bilim dışı iddialarla dolu kitapları milyonlarca liralık maliyetlerine rağmen bedava dağıtılmaktadır. Her köşeye cami yapılacak kaynak bulunurken yeni bir hastane yapılmamaktadır. Şehirlerin altyapıları afetlerde can alacağı bilindiği halde kaynak yetersizliğinden iyileştirilememektedir. Sonuçta ortaya sel mağdurlarının malını yağmalayan, ölülere ihmal değil takdir-i ilahi diyen canavar yaratıklar çıkmaktadır. Şimdi bu ölü yağmacısı insanların tuttuğu “oruç” kabul edilecek de, “huriler ve şarapla dolu cennet”le ödüllendirilecekse "cehennem", tek onurlu seçimdir. Kendine Müslümanım diyen önce İslam dinini iyice bir araştırsın. Kuran'ı mutlaka okusun. Eğer bilimsel ispat ve gerçeklere rağmen bu dünyadaki her şeyin “Allah’ın emri ve tercihi” olduğu iddiasını ve Kuran’ı; akıl,vicdan, ahlak, mantık ve insanlığına sığdırabiliyorsa varsın inanmaya devam etsin. Dünya tarih boyu zalimlerin zulmünü yaşamadı mı? Tarih tekerrürden (tekrar) ibarettir. Kölelik, vicadını satılık halkların gerçek kaderidir.

Hayvanlarla gerçek insan arasındaki kayıp halka çok büyük ihtimalle biziz
Konrad Lorenz.